Ana içeriğe atla

Erdoğan'ın Irak Ziyareti; Yeni̇ Jeopoli̇ti̇k Gerçekler



Geçtiğimiz günler, Orta Doğu için önemli bir haftaydı. Yaklaşık 12 yıl önce başbakan sıfatıyla gittiği Irak'a; bugün cumhurbaşkanı sıfatıyla gitti Erdoğan.

Geçen bir günün bile birçok şeyi değiştirdiği Orta Doğu'da, 12 yıl bölge konjonktürünü epey değiştirdi ve bu da konuşacak birçok konunun olması demekti. Bu sebeple kabinenin yarısı ve kurmaylarından oluşan geniş bir heyetle, Irak'a basın diliyle adeta "çıkarma" yapıldı. Karşılıklı anlaşmalar, talepler dile getirildi.


Irak denilince; savaş, istikrarsızlık, terör, kan, petrol geliyor aklıma. Son zamanlarda Türkiye-Irak arasında yoğun bir diplomasi trafiği görüyorduk. Geçtiğimiz günlerde bunun üst düzey bir ziyaretle tamamlanması, yukarıda saydığım akıllara gelen kötü çağrışımların değiştirilmek istendiğini gösteriyor bizlere adeta. Bir önceki 2012 ziyaretinin ardından geçen sürede, yeni jeopolitik gerçeklerin ortaya çıkması bu değişimin başlıca sebeplerinden. Şüphesiz bu sebeplerin başında ise Türkiye'nin terörle mücadele ve güvenlik ihtiyacı; Irak'ın ise ekonomik kalkınma ve refah istemi yer alıyor.


Türkiye ne istiyor?

Sınırları içerisinde terörü neredeyse bitirmiş olan Türkiye, son olarak terör örgütüne karşı başlattığı sınır ötesi harekat olan Kararlılık Harekatı'nın devamı niteliğindeki Pençe operasyonlarında, son aşamaya geçmek istiyor. Irak ile Ortak Harekat Merkezi kurmayı hedefliyor Türkiye. Irak'ın her türlü terörden arınması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan'a cevap, geçtiğimiz aylarda Irak'ın PKK'yı yasaklı örgüt listesine alması olmuştu. Türkiye tarafı memnuniyetle karşılasa da bu haberi, Irak PKK'yı henüz terör örgütü olarak nitelendirmiyor ancak bu bile PKK'nın gözünün korkmasına yetmiş gözüküyor.


Esasında Erdoğan'ın Irak ziyaretinde Türkiye özelindeki ana fikre bakacak olursak terörle mücadele yani güvenliğin olduğunu görüyoruz. Merkez Bağdat'ın ardından Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin beyni Erbil'de de temaslarda bulunan Erdoğan bu ziyaretlerle terörle mücadele konusunda tüm bölge aktörleriyle hareket etmek istediğini gösteriyor.


Irak ne istiyor?

Savaş yorgunu bir ülke olan Irak, çok geriye gitmeye gerek yok, geçtiğimiz onca seneyi DEAŞ ile mücadele ederek geçirdi. Bu terör tehdidinin neredeyse yok olduğu bu günlerde Irak hükümeti artık ekonomik kalkınma ve refah istiyor. Geçtiğimiz haftalarda ABD Başkanı Biden ile görüşen Irak Başbakanı Sudani, DEAŞ'ın bölgede kalmadığını belirterek ABD’nin Irak’tan çekilmesini savunuyor.


Türkiye ve Irak arasında yaklaşık 20'den fazla kalemde anlaşma imzalandı. Yazımda iki ülke için en önemli iki konuya yer veriyorum. Türkiye için terörle mücadele ve güvenlik olan bu başlık; Irak için ekonomik kalkınma ve refah. Şüphesiz güvenlikten sonra güçlü bir ekonomi bu refahın kapılarını açacak. Kalkınma Yolu Projesi ile Basra Körfezini kendisi ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya bağlama planı adeta İpek Yolunun yeniden canlanması anlamına geliyor. Ticaretten turizme bölgedeki aktörleri etkileyecek bu projenin hayata geçmesi her iki ülke için de son derece önemli.


Yukarıda saydıklarımız kadar konuşulmasada iki ülke arasında uzlaşılan başka konu ise Irak'ın atardamarlarından olan Fırat ve Dicle nehirleri. Coğrafya dersinden hatırlayacağımız üzere Türkiye'den doğan bu iki nehir büyük oranda yine Türkiye'den geçerek Irak üzerinden Basra Körfezine akıyor. Bu iki büyük su kaynağının paylaşılması zaman zaman ülkeler arasında gerilime sebep oluyordu. Küresel ısınmanın daha da konuşulduğu bu günlerde bu konu hakkında da 10 yıllık anlaşma sağlanması başta Irak olmak üzere iki ülkenin geleceği için bir diğer önemli husustu.


Son olarak

Orta Doğu'nun karmaşık ve sürekli değişen konjonktüründe, geçen bir gün bile önemli değişimlere neden olabiliyor dedim yazımın başında. Türkiye'nin bölgedeki rolü ve ilişkileri, bu bağlamda büyük bir önem taşıyor. Irak ziyareti, Türkiye'nin bölgesel işbirliğini güçlendirmeye yönelik kararlılığını vurguladı. Erdoğan'ın Irak ziyareti, sadece bir devlet başkanının ülke dışındaki bir ziyareti olarak değil, aynı zamanda stratejik bir hamle olarak da değerlendirilebilir. Türkiye, Irak ile olan ilişkilerini güçlendirerek bölgedeki istikrar ve güvenliğe katkı sağlamayı amaçlıyor.


Türkiye'nin Irak'a yapmış olduğu bu geniş çaplı ziyaret, bölgedeki diplomatik ve stratejik dengelerin yeniden şekillendirilmesinde bir adım olarak görülebilir. Bu, Orta Doğu'daki siyasi ve ekonomik gelişmeleri yakından takip eden biz siyaset bilimciler ve öğrencileri için kritik bir gelişmeydi.


Yorumlar

Daha Fazlası

Ortadaki Doğu: Filistin

Ortadaki Doğu yazı serimin ilk bölümü olan bu yazıları kağıda dökerken; bir yandan da bölgede tam bir ay önce başlayan, yeni ve belki de son olmayacak çatışmaları televizyon ekranlarından takip ediyorum. Füze ıslıklarının kuş seslerini bastırdığı; Tank namlusuna karşı sapan tutan kadınların, çocukların, bahtsız toprakların ülkesi: Filistin. Filistin Kelimesi Filistin kelimesi, ilk olarak Romalılar tarafından kullanılıyordu ve bu geleneği İngilizler sürdürecekti. Filistin kelimesinin kökeni Yunanca "Filistinlerin yurdu" anlamına gelen "Philistia" sözcüğünden gelir. Antik Filistinliler, MÖ 12. yüzyılda güney sahilinde, Tel Aviv-Yafa ve Gazze arasındaki küçük bir bölgeyi ele geçirmiş ve bu bölgeye Antik Yunan yazarlar tarafından ilk kez "Philistia" ismi verilmiştir. Filistin adı, 2. yüzyılda Romalılar tarafından Suriye Eyaleti'nin güneyini tanımlamak amacıyla "Suriye Filistin'i" şeklinde kullanılmaya devam etmiştir. Filistin adı daha sonr...

Authoritarianism on The Stage of World Political History

Authoritarian regimes are generally oppressive, authoritarian and authority-centred governments. In these regimes, usually one person or a group holds control over the political, social and economic spheres of society. The origins of authoritarian regimes extend to different periods and geographies throughout history. Authoritarianism: With its definition, history and representatives, it has an important place in the political literature. Authoritarian regimes are systems of government that are unwelcome, oppressive, and generally held by a single leader or small group of political power. This leader or group usually tries to control the society by using rigid and authoritarian methods. In authoritarian regimes, civil liberties may be limited, opposition power is weak, freedom of expression may be restricted, oppositional views may be suppressed, and elections may be rigged or manipulated.     Authoritarian regimes first begin on the stage of history with the Roman Empire an...

Kısastaki Hayat; İdam

  Geçtiğimiz günlerde ancak hayvandan daha aşağı birinin yapabileceği bir cinayetin daha haberini okuduk. Gece sıralarında İzmir'in Gaziemir ilçesinde gerçekleşen olayda, maskeli ve kapüşonlu bir kişi olan Delil Aysal, evli ve 2 çocuk babası olan Oğuz Erge'nin kullandığı taksiye bindi ve onu vahşice katletti. Bu haber, son zamanlarda kamuoyunu çokça meşgul eden "eşkıyalıkların" nedeninin ve cezaların yetersizliğinin bir kez daha sorgulanarak gündeme gelmesine sebep oldu.  Yaşanan olayda Erge, kimsenin taksiye almadığı Aysal'ı "Hava soğuk, insanları yolda bırakmak olmaz." diyerek almıştı oysa. Bir süre taksiyi çeşitli adreslere dolaştıran Aysal, ineceğini söyleyip cebinden para alıyormuş gibi yaparak yanındaki ruhsatsız tabancayı çıkardı ve sonrası malumumuz.  Bu vahşi olay ilk değil ve görünen o ki eğitim ve adaletteki boşluklardan sebeple son da olmayacak. Bu olaydan aylar önce yaşanan, çoğumuzun kanını donduran İstanbul/Esenyurt'taki tekel bayii va...

Sovyet Sonrası Türk Devletleri̇ndeki̇ Gölgede Kalan Demokrasi̇

 Son yıllarına doğru kan kaybetmeye başlayan Sovyetler Birliği, 1991'in soğuk bir aralık gününde tarihin tozlu sayfalarına gömüldü. Mü acaba? Yoksa hala bir yerlerde Sovyet güdüsü hüküm mü sürüyor? Tam anlamıyla Sovyetler Birliği devam ediyor diyemem fakat Sovyetler Birliği'nin ardında bıraktığı otoriter rejim anlayışı çoğu Türk devletinde devam ediyor.  Her cumhuriyet demokrasi ile yönetilmeyebilir. Çoğunlukla birbirine karıştırılan cumhuriyet ve demokrasi kavramları esasında çok farklı olmamakla birlikte birbirlerinden ayrı şeyleri ifade etmektedir. Devlet başkanının soyuna dayalı olmayan bir yönetim biçimi anlamına geliyor cumhuriyet. Demokrasi ise yönetim biçiminde halkın egemenliğinin esas alınması anlamına geliyor. Kavramları basitçe öğrendiğimize göre vereceğim birkaç örnek yerinde olacaktır. Günümüzde Birleşik Krallık'ın yönetim biçimi monarşidir yani soya dayalı olarak hala krallık/kraliçelik devam etmektedir fakat bunun yanında halkın egemenliği birçok cumhuriyeti...

Advantages and Disadvantages of Authoritarian Regimes

Many countries in the world are governed by different political systems, and authoritarian regimes are an important one of these systems. Authoritarian regimes are forms of government based on power and oppression, which generally clamp down on the political freedoms of societies. It has some advantages and disadvantages of its own. This system, which is very successful in decision making speed and efficiency, allows a single leader or a small group of managers to handle the decision mechanism. This ensures that the decision-making process is fast and efficient. By reducing bureaucratic complexity, it allows the government to implement its policies quickly and to implement projects quickly. Authoritarian regimes that focus on stability and security are more successful than other regimes in providing security and stability to the society. With a single leader sitting in the seat of power and a strong state apparatus, it can help reduce internal conflicts and political crises. This can ...