Ana içeriğe atla

Sovyet Sonrası Türk Devletleri̇ndeki̇ Gölgede Kalan Demokrasi̇

 Son yıllarına doğru kan kaybetmeye başlayan Sovyetler Birliği, 1991'in soğuk bir aralık gününde tarihin tozlu sayfalarına gömüldü. Mü acaba? Yoksa hala bir yerlerde Sovyet güdüsü hüküm mü sürüyor? Tam anlamıyla Sovyetler Birliği devam ediyor diyemem fakat Sovyetler Birliği'nin ardında bıraktığı otoriter rejim anlayışı çoğu Türk devletinde devam ediyor.

 Her cumhuriyet demokrasi ile yönetilmeyebilir. Çoğunlukla birbirine karıştırılan cumhuriyet ve demokrasi kavramları esasında çok farklı olmamakla birlikte birbirlerinden ayrı şeyleri ifade etmektedir. Devlet başkanının soyuna dayalı olmayan bir yönetim biçimi anlamına geliyor cumhuriyet. Demokrasi ise yönetim biçiminde halkın egemenliğinin esas alınması anlamına geliyor. Kavramları basitçe öğrendiğimize göre vereceğim birkaç örnek yerinde olacaktır. Günümüzde Birleşik Krallık'ın yönetim biçimi monarşidir yani soya dayalı olarak hala krallık/kraliçelik devam etmektedir fakat bunun yanında halkın egemenliği birçok cumhuriyetinkinden ileri gelmektedir. Diğer taraftan ise geçmişte Sovyetler Birliği bir cumhuriyetti fakat ne kadar demokratik olduğu hala tartışma konusu. Yani anlaşılan; sanılanın aksine her monarşi baskıcı, otoriter olmayabilir. Her cumhuriyette özgürlükçü, demokratik olmayabilir.

 Bir ülke demokratik değilse akla ilk olarak rejiminin otoriter olduğu geliyor. Siyaset bilimci Juan Linz'in bir çalışması olan 1964 tarihli "Bir Otoriter Rejim: İspanya" adlı eserinde, otoriter rejimleri dört niteliğe sahip olarak tanımlamıştır.

  1. Sınırlı siyasi çoğulculuk, yasama organı, siyasi partiler ve çıkar grupları üzerindeki baskı ve kısıtlamaların olması.

  2. Duygusal çekiciliklere dayanan siyasi meşruiyet ve rejimi bir gereklilik olarak tanımlayarak "kalkınmamışlık veya isyan gibi kolayca tanınabilir toplumsal sorunlarla mücadele" edilmesi.

  3. En az düzeyde siyasi hareketlilik ve rejim karşıtı faaliyetlerin baskılanması.

  4. Belirsiz ve sıkça değişen, genellikle yürütmenin gücünü genişletmek için kullanılan belirsizleşmiş yürütme yetkileri.

 Buradan hareketle; Sovyetler Birliği'ndeki rejime muhalif grupların yasaklanması, sürekli tek partinin veya "adamın" hakim olması, parti içi kararların bile istişareden uzak alınması gibi durumlar göz önünde bulundurulduğunda Sovyetler Birliği'nin otoriter bir rejim tarafından yönetildiği çıkarımını yapabiliriz. Bazı siyaset bilimcilerin Sovyetler Birliği'ni otoriter rejimden de öte totaliter bir rejim tarafından yönetildiğini kabul ettiklerini de eklemek isterim. Girişte de belirttiğim gibi, Sovyetler Birliği'nin bu durumuna benzer bir hal, kültür etkisinden olsa gerek, bağımsızlıklarını ilan ettikten sonraki cumhuriyetlerde de devam etmektedir. Bölgede yarım asırdan fazla bir süre hüküm süren Sovyetler Birliği ve anlayışı, doğal olarak birlikteki ülkeleri de sosyolojik ve siyasi olarak etkilemiştir. Yazımda bahsedeceğim, başlıca; Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan gibi Türki cumhuriyetler adı üzerinde cumhuriyet olsalarda günümüzde Demokrasi Endeksi çalışmasına göre otoriter rejimin güdümü altındalar.

 Yakın çevremde, eğitim için Türkmenistan'dan ülkemize gelmiş birçok insanla konuşma fırsatı buldum. Onlarla bu konu hakkında sohbet ettiğimde hepsi bir ağızdan ülkelerindeki antidemokratik yapıdan yakınıyorlardı. Günümüzde, kendi tarihinin üçüncü cumhurbaşkanı tarafından yönetilen Türkmenistan; İnternetin sansürlendiği, sosyal medya uygulamalarının yasak olduğu, hatta renkli arabaların dahi yasaklandığı bir ülke. Bu ülkenin, aldığı ilginç kararlarla tanınan, ilk cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı'nın soyadının hikayesine ise değinmeden geçemeyeceğim. Soyadını halkın kendisine hitap edebilmesi için Atatürk koymak isteyen Türkmenbaşı, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından bunun mümkün olmadığı belirtilince, "Türkmenbaşı" isminde karar kılmıştı. Bir başka ilginç kararı ise Türkmen halkına rehberlik etsin diye kaleme aldığı “Ruhname” isimli eseri yayınlamasıydı. İlginç olan kitap yazması değildi elbette. Türkmenistan'da üniversiteye girebilmenin yollarından birinin “Ruhname”yi ezberlemekten geçmesi, memurların her yıl “Ruhname” ile ilgili olarak sınava girmeleri ve son olarak kitabın Kuranı Kerim ile eş tutulmasıydı ilginç olan. Esasında bunlar oradaki otoriter rejimin ne boyutta olduğunu gösteriyor bizlere.

 Türkmenbaşı'ndan sonra gelen iki cumhurbaşkanının aynı aileden olması mevcut otoritenin iyice güçlenmesine sebep oldu. Öyle ki baba Kurbankulu Berdimuhammedov yasa değişikliğiyle üçüncü dönem de seçilebilmesinin önünü açtı ve öyle de oldu, ardından oğlunun yerine geçmesini beklediği için erken seçim kararı alarak istifa etti. Oğlu Serdar Berdimuhammedov ülkenin yeni cumhurbaşkanıydı artık. Bu seçim birçok uluslararası gözlemci tarafından ne özgür ne de adil olarak görüldü. Bu duruma benzer makus kaderi Özbekistan'da yaşıyor. Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, döneminde antidemokratik biçimde art arda seçilen başkanlardandı. Çünkü muhalif olan herkes bastırılıyor, fikirler sansürleniyor ve böylece seçimden önce seçilecek olan zaten belli olmuş oluyor. Sadece başkanlar aynı aileden değil devletin çoğu bürokratik birimleri de aynı aileden ya da parti yanlısı sempatizanlardan oluşuyor.

 Her ne kadar günümüzde birçok ülkede resmiyette cumhuriyet ve demokrasinin olduğu görülsede çoğunda uygulanış yani hakikat bunun tam tersi. Nasıl ki demokrasinin çeşitleri var; doğrudan, dolaylı diye. İşte ben de bu duruma sözde demokrasi diyorum. Azerbaycan'da ise bir Aliyev ailesi gerçeği var. Ebulfez Elçibey'in demokratikleşme adımlarına darbe indiren Suret Hüseynov'un ardından başkanlığa geçen baba Haydar Aliyev'in oğlu, günümüz Azerbaycan cumhurbaşkanı, İlham Aliyev'de seçimlerdeki dönem sınırını kaldıran liderlerden. Üç ülkeninde seçimler nazarında ortak özelliği; tek baskın partinin veya "adamın" art arda devletin başında ve muhalefetin neredeyse yok hükmünde olması. Medyanın üzerindeki baskı doğal olarak muhalefetin gelişmesine ve hükümetin denetlenmesine engel oluyor. Bu bile apaçık bir otoriter rejim emaresidir.

 Seçimlerin, medyanın, hatta hangi renk araba kullanılacağının yanı sıra ekonomininde büyük oranda devlet kontrolünde olduğu bu ülkelerde refah seviyesi ise yadsınamayacak düşüklükte. Özellikle Türkmenistan'da iş, eğitim gibi nedenlerle yurtdışına çıkmak isteyen vatandaşlara izin çok zor veriliyor öyle ki pasaport çıkartmak bile mucize. Bir şekilde iltica edenlerle birlikte koca ülkede yaşayan kişi sayısı beş milyonun da altına gerilemiş durumda. Bu nesil kaybının devamı şüphesiz ileride bir beka sorunu haline dönüşecektir. Oysa gerçek bir liderin ülkesine yapacağı en şerefli hizmet günü değil nesilleri kazanmasıdır. Debdebe ve dokunulmazlık içerisindeki elitlerin nesilleri kazanması için kolektif biçimde, otoriter ve antidemokratik tutumlarını bir kenara bırakarak demokratikleşme adımlarını hızla atmaları gerekir. Başta eğitim ve adalet alanlarında yapılacak reformlar tabandan tavana toplumun her yerine sirayet ettiğinde demokratikleşmenin önündeki çoğu engel aşılmış olacaktır.

 Son olarak şunu belirtmek isterim ki; başta Türkmenistan olmak üzere bölgedeki Türki cumhuriyetler gerek yer altı ve yer üstü imkanlar olmak üzere kültür, enerji ve stratejik konum özellerinde fırsatlara açık ve zengin konumdalar fakat şuan ki antidemokratik yapıları ve dış ülkelere izole tutumları bu zenginlikleri değerlendirmede engelden öte değil. Kapak fotoğrafında da yazdığı gibi "Devlet 'adam' içindir!" anlayışı, yerini Şeyh Edebali'nin de dediği gibi "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." anlayışına bıraktığı zaman herkes kazanmış olacak. Herkesin kazandığı bir gelecekte görüşmek üzere.

Yorumlar

Daha Fazlası

Ortadaki Doğu: Filistin

Ortadaki Doğu yazı serimin ilk bölümü olan bu yazıları kağıda dökerken; bir yandan da bölgede tam bir ay önce başlayan, yeni ve belki de son olmayacak çatışmaları televizyon ekranlarından takip ediyorum. Füze ıslıklarının kuş seslerini bastırdığı; Tank namlusuna karşı sapan tutan kadınların, çocukların, bahtsız toprakların ülkesi: Filistin. Filistin Kelimesi Filistin kelimesi, ilk olarak Romalılar tarafından kullanılıyordu ve bu geleneği İngilizler sürdürecekti. Filistin kelimesinin kökeni Yunanca "Filistinlerin yurdu" anlamına gelen "Philistia" sözcüğünden gelir. Antik Filistinliler, MÖ 12. yüzyılda güney sahilinde, Tel Aviv-Yafa ve Gazze arasındaki küçük bir bölgeyi ele geçirmiş ve bu bölgeye Antik Yunan yazarlar tarafından ilk kez "Philistia" ismi verilmiştir. Filistin adı, 2. yüzyılda Romalılar tarafından Suriye Eyaleti'nin güneyini tanımlamak amacıyla "Suriye Filistin'i" şeklinde kullanılmaya devam etmiştir. Filistin adı daha sonr...

Authoritarianism on The Stage of World Political History

Authoritarian regimes are generally oppressive, authoritarian and authority-centred governments. In these regimes, usually one person or a group holds control over the political, social and economic spheres of society. The origins of authoritarian regimes extend to different periods and geographies throughout history. Authoritarianism: With its definition, history and representatives, it has an important place in the political literature. Authoritarian regimes are systems of government that are unwelcome, oppressive, and generally held by a single leader or small group of political power. This leader or group usually tries to control the society by using rigid and authoritarian methods. In authoritarian regimes, civil liberties may be limited, opposition power is weak, freedom of expression may be restricted, oppositional views may be suppressed, and elections may be rigged or manipulated.     Authoritarian regimes first begin on the stage of history with the Roman Empire an...

Kısastaki Hayat; İdam

  Geçtiğimiz günlerde ancak hayvandan daha aşağı birinin yapabileceği bir cinayetin daha haberini okuduk. Gece sıralarında İzmir'in Gaziemir ilçesinde gerçekleşen olayda, maskeli ve kapüşonlu bir kişi olan Delil Aysal, evli ve 2 çocuk babası olan Oğuz Erge'nin kullandığı taksiye bindi ve onu vahşice katletti. Bu haber, son zamanlarda kamuoyunu çokça meşgul eden "eşkıyalıkların" nedeninin ve cezaların yetersizliğinin bir kez daha sorgulanarak gündeme gelmesine sebep oldu.  Yaşanan olayda Erge, kimsenin taksiye almadığı Aysal'ı "Hava soğuk, insanları yolda bırakmak olmaz." diyerek almıştı oysa. Bir süre taksiyi çeşitli adreslere dolaştıran Aysal, ineceğini söyleyip cebinden para alıyormuş gibi yaparak yanındaki ruhsatsız tabancayı çıkardı ve sonrası malumumuz.  Bu vahşi olay ilk değil ve görünen o ki eğitim ve adaletteki boşluklardan sebeple son da olmayacak. Bu olaydan aylar önce yaşanan, çoğumuzun kanını donduran İstanbul/Esenyurt'taki tekel bayii va...

Advantages and Disadvantages of Authoritarian Regimes

Many countries in the world are governed by different political systems, and authoritarian regimes are an important one of these systems. Authoritarian regimes are forms of government based on power and oppression, which generally clamp down on the political freedoms of societies. It has some advantages and disadvantages of its own. This system, which is very successful in decision making speed and efficiency, allows a single leader or a small group of managers to handle the decision mechanism. This ensures that the decision-making process is fast and efficient. By reducing bureaucratic complexity, it allows the government to implement its policies quickly and to implement projects quickly. Authoritarian regimes that focus on stability and security are more successful than other regimes in providing security and stability to the society. With a single leader sitting in the seat of power and a strong state apparatus, it can help reduce internal conflicts and political crises. This can ...